İsyanım sana değil,
Ankara'nın adı gibi KARA BAHTIMA.
Hiç aklıma gelmezdi,
Beni uğurlayan ellerin olmadığı bir terminalden ayrılırken;
Dizi dizi gözyaşı dökeceğim ben.
Meğer ne kötüymüş hayallerin yıkılması,
Bunu bugün, burda öğrendim otobüse binerken.
Yola düştüm, cebimde kavuşmanın umutları.
Zifiri gecede seyrederken saman yolunu ve parlayan yıldızları,
Bir yandan da, yanımızdan kayıp giden yol şeritlerini saydım,
Sana kavuşacağım anın,
Heyecanını bununla bastırdım.
Hal bu ki, ne heveslenirsin be deli gönül.
Farkına varmaz mısın ki gece kara, yol kara;
Hele varacağın yer?
Koca bir şehir Ankara.
Doğal olarak ta, bahtın gibi umutlarında kara.
Kilometreler kovalarken bir birini,
Dakikalarsa inat, beklediler oldukları yerde.
Durmuş sanki zaman;
Belki de dönmüş tam tersine.
Uyumak istiyorum, geçsin zaman diye,
Nerdeee?
Küsmüş o da yeşil gözlerime.
Yoğrulurken böyle, karmaşık düşüncelerle;
Gün ağarıyordu karşıki kızıl tepelerde.
Ve, bir anons kelime, kelime:
Sabah molamız Sungurlu Ocakbaşı Tesislerinde.
Müjdeyi vermek için sarılıyorum telefonumun tuşlarına,
İki-üç saat kaldı bebeğim buluşmamıza
Boşa heyecanım, yıkılıyorum ulaşılamıyor mesajıyla.
Sonra yollar bitti, heyecan bitti, umutlar bitti.
Beraberinde hayallerim de gitti.
Gerçekleştiremeden hayallerimi,
Ellerim koynumda karşıladı beni, Ankara terminali.
Gün bitti, akşam oldu, beklediğim olmadı.
Bir hayal kırıklığı ile arşınladım sadece kaldırımları.
Dönüyorum geri alıp hüzün yüklenmiş anılarımı,
Hep bir hüzünle hatırlayacağım Ankara'yı.